24 Ocak 2016 Pazar

Roma

Derin bir nefes alın, Roma'dasınız!

Önce Kısaca Bilmeniz gerekenler:
  • "Ben bir latte alabilir miyim?" derseniz Türkiye'deki gibi sütlü kahve gelmez. Latte İtalyanca süt demek olduğundan elinizde bir bardak sütle kalırsınız. Aynı hatayı 8 kere filan yaptım gezi boyunca, kafam basmadı herhalde. "caffellatte" veya "coffee with milk" demelisiniz.
  • İnternet çözümü için Vodafone tercih edin, ancak havaalanından çıkmadan halledin. Şehirde aynı fiyat değil. 5GB 4G internet 15€, 30 gün kullanımı var. Biterse şehirden 2GBlık paketlerle takviye yapabilirsiniz.
  • Havaalanından şehre gidiş için Leonardo Expres var. Ona binmeyin. 14€ + önceden almadıysanız 2€ daha. Halbuki normal tren 8€. Hatta tren istasyonuna gitmez de dışarı çıkarsanız 4€ karşılığında shuttle otobüslere atlayıp misler gibi gidebilir, tasarruf ettiğiniz parayla akşama kendinize güzel bir şişe şarap ısmarlayabilirsiniz, benden olsun ;)
  • Yaz aylarında kısacık şortlarla geziyoruz şehirde ama abide konumundaki çoğu kiliseye bu şekilde giremezsiniz. Her yerde kulaklıklı güvenlik görevlileri var, sizi o şekilde girmiş görürlerse sertçe uyarıp dışarı "atıyorlar". Sokaklardan 5€ karşılığında koca bir şal alıp her girişte bacaklarınızı hamamcı teyzeler gibi örtebilir veya rahatınızı düşünüp hafif ama uzun bir elbise tercih edebilirsiniz. Pantolon giymeyin, sıcaktan ölürsünüz, net. 
  • Yürüyün. Yoksa çok şey, çok insan kaçırırsınız. Günde ortalama 30km yürümeyi göze alamıyorsanız veya sağlığınız el vermiyorsa da sorun değil. Metro sistemi çok basit. Biletinizi makinelerden alın. 24/48/72 saatlik biletler var. 100 dakikalık bilet ise 1.5€.
Efendiiim... Biz yine otele minimum para harcamak istediğimizden, booking.com'dan ana tren istasyonu olan Termini civarında bir yer tutmuştuk. Evin kapısını çaldık, ödememizi yaptık. Uzak doğulu bir aile. Çocuk çocuk etrafta koşuşturuyor. Bize birer bardak su verdiler, koridora sandalye çekip "bekleyin" dediler. Uzak doğulu ablamız çocukları yedirmeyi bitirip onlarca anahtar içinden bizimkini bulunca arka sokaktaki başka bir apartmana gittik ve yerleştik. Kahvaltı için kalacağımız gün kadar kupon tutuşturdu elimize. Yakınlardaki bir cafede her sabah 1 kruvasan 1 kahve alabilirmişiz. Çok mersi.




Çantalarımızı bıraktıktan sonra sallana sallana şehir merkezine doğru inmeye başladık. Alelade bir pizzacıya girdik. Burada istediğiniz pizzadan "kare" dilimler kestirip tarttırarak yiyebiliyorsunuz. Eh, Roma'ya hoş geldiniz. Ucuz, temiz, yerel ve olağanüstü lezzetli.





Kolezyum'un da bulunduğu ana caddeye indiğinizde nefesiniz kesiliyor. 4 taraf tarih, sanat ve yemek. Her şeyden önce sanırım resmini binlerce kez gördüğüm Kolezyum'u karşımda tüm heybetiyle görmek beni çok heyecanlandırdı. Genellikle bu tür abideleri yakından görmek hayal kırıklığı yaratır. Ya hayalinizdekinden küçüktür ya da etrafında göz kirliliği yaratan çok şey vardır. Kolezyum için bunlar geçerli değil. Bak bak doyama. Buraya daha sonra gelicez.

Bu cadde Venedik Meydanına çıkıyor. Venedik meydanında Vittorio Emanuele II abidesi (veya Altare della Patria veya II Vittorino) sizi tüm haşmetiyle karşılıyor.


Bu yapının arkasında bir asansör var. 11€ karşılığında terasa çıkıp panaromik manzarayı görebilirsiniz. Ücretli olmayan tarafta ise hoş bir cafe var. Martıların masalardan somun halinde ekmek çaldığı bu mekanda soğuk bir içecekle serinleyip gezinin geri kalanı için enerji toplayın bence.
Ardından, arka tarafındaki Capitol tepesine uzanın. Michalengelo'nun yorulmadan çıkış sağlayan, hatta atlıların da atlarından inmeden çıkabilmelerini mümkün kılan merdivenlerinde bir selfie çekin ve Basilica S.Maria in Ara Coeli'ye girerek kendniz Romanesk ve Gotik mimarinin buz gibi kollarına bırakın.

Evet şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere. Yani Kolezyum, Palantine Hill ve Roman Forum üçlemesi. Kolezyum sırasında 2.5 saat beklemek istemiyor musunuz yoksa? Evet biz de istemiyoruz. O zaman ben takip edin! SAKIN ama SAKIN saf turistler gibi ilk iş Kolezyum'un bilet sırasına girmeyin. Yavaşça, sakin sakin sağınızdaki Roman Forum'a ilerleyin ve oradaki minicik sıraya girip 12€ karşılığında toplu bilet alın. Güzeeel. Bak orda su satan çocuk var ya, elinde şişe varsa su alma hiç.

Roman Forum bizim bildiğimiz Efes'e benziyor. Akropolis de yakın bir tahmin. İçeride buz gibi su akan çeşmeler var, şişenizi şimdi doldurabilirsiniz. (Kıpss) Ayrıca görülmeye değer bir kilise ve bir de imparatorluk forası mevcut. Hızlıca gezip çıkın.
Buradan Palantine Hill'e çıkacaksınız usul usul. Zaten oklar her yere götürüyor sizi, panik yok. Biraz efor testi gibi, biraz bağ bahçe gezisi gibi çıkılan yokuştan sonra tepeye varıyorsunuz. Koi balıkları ile dolu havuzları, asmalardan sarkan üzümleri ile "Şarabımı getirin, Sezar'ı da huzuruma çağırın" diyesi geliyor insanın. Ama tabii zavallı turistler olduğumuzu hatırlayıp kendimize geldikten sonra ilerliyoruz. Panaromik ayarlarınızı yapın, zira Roma ayaklarınızın altında.
Şimdi yokuş aşağı "lay lay lom" nidalarıyla aşağı inip Kolezyum'a geçme vakti geldi. Biletini almamış olan zavallı turistlere şööyle yandan bir bakış atarak yanlarından fiti fiti ilerliyor ve güvenlik sırasına giriyoruz. Uzun ama hızlı ilerleyen bir sıra burası, hızlıca biletinize ve çantanıza bakılıyor. Ardından içeri çufçufluyorsunuz. İçeride ilerledikçe bitmek bilmeyen bilet sırasına tekrar tekrar şaşıracaksınız, garanti veriyorum. Kolezyum'un içini, dışı kadar görkemli bulmadığımız bir gerçek. Çok dik ve yüksek basamaklar var. Michalengelo buranın merdivenlerine de bir el atsaymış, rahmetli.

Kolezyum güzel ve fotojenik. Metrekareye 10 poz düşüyor. Yapının tarihiyle ilgili tüm detaylar 10 metrede bir görebileceğiniz bilgi tabletlerinde mevcut. Kalabalıktan okuyabilirseniz. Siz bence gitmeden bilgilenin.



Bu yorucu ve muhtemelen tüm gününüzü alacak turdan sonra harika bir yemek önerisi yapayım: Lasagnam. Kolezyum'a çok yakın, haritaya yazın sizi götürsün :) Hem ucuz hem de lazanyanın kralı. Ayrıca çok güzel köfteli spagetti yapıyorlar. İkisinden de alın paylaşırsınız anacıım.

Bekleyemeyecek kadar acıktıysanız, Roma Büyükşehir Belediyesi onu da düşünmüş. :) Çıkışta sıra sıra tostçular var. Tost kapalı pizza 5€, kola 4€. Üstüne bi de gelato çakarsın, oh mis. Afiyet olsun.



Roma deyince aklımızda canlanan ikinci imge herhalde Aşk Çeşmesi'dir. Yani Fontana Di Trevi. Yine her yerden yürünerek ulaşılan çeşmenin etrafı dükkanlar, restoranlar ve cafelerle dolu. Biz gittiğimizde bilmemkaçıncı kez, yine tadilattaydı. Şans işte. Cam panellerin ardından baktık. Su da yoktu. para atabileceğiniz küçük bir havuz yapmışlar, hey allahım. Çeşmenin yakınında bir pinokyo dükkanı göreceksiniz. Önündeki devasa pinokyo ile hatıra fotoğrafı çekin, içerideki eski atölyeye göz atın ve ufak hediyelikler alarak çıkın.

Pantheon, meydanıyla ve tapınağıyla bir diğer durağımız. Yine yürüme mesafesinde. İçerisi çok geniş olmasına rağmen aşırı kalabalık oluyor. Burada yankesicilere dikkat etmelisiniz. Hoop gidiverir eurocuklar, benden söylemesi.

Meydandan yürüyerek, ressamların, göz alıcı dükkanların ve sokak sanatçılarının yanından geçerek İspanyol Merdivenlerine doğru gidelim. Merdivenler adını, yakınındaki İspanya konsolosluğundan alıyor. Başka bir ilgisi yok. Chanel, Prada, Dior gibi üst segment markaların dükkanları burada. Vitrinlerdeki 12bin€ civarındaki elbiselere bakıp "ben bunu pazara görsem almam, çok açık söylüyorum" diyebilir, hiç bir mağazanın hatrını bırakmamış ablaları ve yanlarında poşetleri ve paraları taşıyan sponsor beyleri izleyip kikirdeyebilirsiniz.
Basamakların karşısında kalan sokaklarda onlarca restoran var. Bir pizza 9-10€ civarında. Şarap zaten hep ucuz. Yemeğinizi yerken bir anda köşe başında akordionuyla beliren yetenekli müzisyenlere biraz bozukluk ayırmayı unutmayın.

Bence buranın en güzel saati gün batımı. Karnınız da toksa, civarın en ünlü tatlıcısı POMPİ'den damağınızı şenlendirecek bir tiramisu ve kahve alıp basamaklara kurulun. 5€ya selfie stick  veya gül satan hintliler eşliğinde geleni geçeni izlemeye koyulun.

Merdivenlerin hemen yanında asırlık bir çaycı var. Ya da, tam karşıda Caffe Grecco 1760 yılından beri misafirlerin ağırlamak için bekliyor. Çok pahalı bir yer, zaten servis yapan fraklı garsonlardan, tuvaletteki kostümlü hizmetçiden filan da anlarsınız. Masada oturursanız 4-5 kat fazla öder, barda ayakta içip hemen giderseniz daha uyguna çıkarsınız. Duvarlardaki "mekanımıza gelen ünlüler" resimleri öyle Bülent Serttaş filan değil tabii. Görmek, o ortamı koklamak lazım. Tuvalete girerseniz hizmetçi abla için bahşiş alın yanınıza. Yoksa benim gibi "ehe, bilmiyodum ya kusura bakma, ehehe" diyip utanç içinde çıkarsınız. Komikti ama.

Konu Roma olunca uzadıkça uzuyor yazı. Geri kalanını affınıza sığınarak özet geçeceğim.

Basilica S. Clemente küçük ama güzel bir bazilika. Yanındaki ikinci el pazarında harika antikalar var.

Isola Tiberina, Tiber nehri üzerindeki bir ada. Bir dondurmacıdan başka bişey yok. Buraya yakın bir biracı var, ismi Open Baladin. 100 çeşit filan özel yapım bira var. Biz tütünlü ve zencefilli denedik. Gitmeye değer.

Yine tiber kıyısında, Pantheon yakınlarında İtalyan bir arkadaşımdan aldığımız tavsiyeyle gittiğimiz  La Cannoleria Siciliana mevcut. 2.5€ karşılığında yiyeceğiniz İtalyan tatlısı cannoli bir harika.

Arcibasilica di San Giovanni in Laterno şortla girdiğim için kovulduğum ilk yerdi. O yüzden gurur yapıp tekrar girmemiştim. Siz gezin. :) Çaprazında kutsal merdivenler var ama pek bişeye benzetemedik.

Tiber kıyısında yürürken Piazza di Firenze'de bulunan süs havuzu gözden kaçmasın. Zaten sıcaktan ayaklarınız şişmiş. Millet ayakları sokmuş oturuyor. Çıkarın ayakkabıları... Cosss! (Yasak tabelasını sonradan gördük ahaha)

Popolo Meydanı, bir çok performans sanatçısını izleyebileceğiniz, kocaman bir meydan. Gidilsin.

VATİKAN ise başka bir yazının konusu, bambaşka.

Dopdolu bir şehri bu yazıya sığdırmak imkansız elbette, zaten bir kere gitmek de yetmez. Önümüzdeki aylarda yapacağımız ikinci ziyarette de burada atladıklarımı, yer bulamadıklarımı anlatırım. Hadi iyi gezmeler :)